Yetmişli yıllarda bazı devrimci çevrelerin kullandığı “zam zulüm işkence, işte faşizm” sloganı vardı. Bizler ise “faşizme geçit yok” sloganını kullanıyorduk. 12 Eylül faşist darbesi ile faşizmin bir yönetim biçimi olarak uygulanmaya başlandığını savunduk. Hatta bunu savunabilmek için içimizde oldukça yoğun tartışmalar da yaşadık.
Faşizmin “finans kapitalin en gerici, en şovenist ve en emperyalist kesimlerinin açık terörist diktatörlüğü” olduğunu bizim gibi Komintern geleneğine bağlı partiler Dimitrov’un Komintern’in VII. Kongresinde yaptığı analizden biliyor ve doğru kabul ediyoruz.
Günümüze baktığımızda Türkiye’de faşizm var mı, yok mu tartışmaları sürmekte. Özellikle legal alanda kendine yer kapmaya çalışan ve “komünist” adını kullanan kimi çevreler faşizm tanımlamasını kullanmamak için büyük özen gösteriyorlar.
Adını koyamadığın bir yönetim biçimine ve onu uygulayan toplumsal sisteme karşı savaşmak, onu alaşağı etmek mümkün değildir. Çünkü burjuva diktatörlüğünün farklı yönetim biçimleri ile faşizme karşı savaşmanın farklılıkları vardır. Komünist partiler faşizm tahlili yaptıklarında ona karşı savaşımın stratejisini de ona göre belirlerler. Türkiye Komünist Partisi ile sahtelerinin ve taklitlerinin arasındaki farkı anlamak için bu da bir ölçüttür. Hatırlatmak istedik…