Alman Komünist Partisi (DKP) Merkez Komitesi’nin 23 – 24 Nisan 2016 tarihlerinde Hannover’de yapılan 3. Plenum’unda kabul edilmiştir.
Barış, iş, eğitim ve ödenebilir konut hakkımız için birlikte mücadeleye!
Sosyal kıyım politikalarını ve demokratik hakların budanmasını durdurun!
Ülkemizde içe yönelik bir savaş yürütülmektedir. Bunun sonucu yoksulluk ve zenginler, tekeller ve bankalar lehine olan dağılımdır. Bu savaşın silahları ise işsizlik, Hartz-Sistemi, taşeron sistemi, süreli işyeri sözleşmeleri, konut kıtlığı, komünlerin (yerel yönetimlerin Ç.N.) borçlanması ve özelleştirmelerdir.
Sosyal haklar için ve iş piyasasında, istihdam alanında yıkıcı rekabete karşı ortak mücadeleye ihtiyacımız var. Yeteri kadar istihdam olanağı mevcut. Çocuk kreşlerinde, okullarda, gençlik merkezlerinde ve sağlık alanı ile yaşlı bakımında daha fazla çalışana ihtiyacımız var. Okullar, gençlik merkezleri, hastaneler ve konutlar tadilattan geçirilmeli ve yenileri inşa edilmelidir. Kamusal toplu ulaşım sistemi genişletilmelidir. Özelleştirmeler iptal edilmelidir.
Yaşlılıkta yoksulluk ve istihdam olanaklarına rağmen yoksulluk – buna artık son verilmelidir! Taşeron işçiliğin ve işyerlerinde süreli iş sözleşmelerinin yasaklanmalarını, hemen 12 Euro’luk asgari saat ücretini, işsizlik parasının süre ile sınırlandırılmasının kaldırılmasını, emeklilik maaşı düzeyinin yüzde 53 oranına yükseltilmesini ve Hartz-Sisteminin yürürlükten kaldırılmasını talep ediyoruz.
Giderek daha fazla insan işsizliğe veya Minijob (yardımcı işler Ç.N.) ve güvencesiz çalışmaya zorlanmaktadırlar. Sözde normal sigortalı çalışanlar ise sürekli daha fazla çalışmaya ve fazla mesai yapıp mesai ücretlerinin birikmesine zorlanmaktadırlar. Emekli olma yaşı yükseltilmektedir. Bizim ise yaşam boyu çalışma süresinin ve genel haftalık çalışma süresinin kısaltılmasına ihtiyacımız var. Bizim, 30 saatlik çalışma haftasının, varolan maaş düzeyinin ve istihdam oranının yasal olarak tam korunması koşullarında ihtiyacımız var. Bunu sağlamak için çalışma süresinin önce haftada 35 saate indirilmesinin yasalaştırılması için sonuç alıcı mücadelelere ihtiyacımız var.
Alman Komünist Partisi DKP’nin talepleri şunlardır:
A) Kamusal mülkiyet alanında acil yatırımlar
Önümüzdeki beş yıl içerisinde ve en az 25 yıl kira oranı artmayacak olan bir milyon sosyal konutun inşa edilmesi.
Konutların, konut amacından farklı kullanılması ve bilinçli olarak boş tutulmasının hemen yasaklanması.
Yeni 2000 okul, 1000 gençlik merkezi ve 1000 çocuk kreşinin inşası.
Tadilat statüsünde olan yerlerin sorunlarının çözülmesi için
Hastanelerde 4 milyar Euro’luk
Okullarda 4 milyar Euro’luk ve
Kamusal toplu ulaşımda 6 milyar Euro’luk
yatırım programı
B) İş yerleri yaratılması
Anılan inşa ve tadilat programları sayesinde – bilhassa inşaat ve inşaata yakın sektörlerde – sürekli olarak 100.000 yeni işyeri yaratılacaktır.
20.000 ilave öğretmenin işe alınmasını talep ediyoruz.
10.000 ilave çocuk bakıcısının işe alınmasını talep ediyoruz.
Hastanelerde eksik olan 162.000 sağlık personeli işyerinin yaratılmasını talep ediyoruz.
10.000 ilave sosyal hizmet çalışanının işe alınmasını talep ediyoruz.
C) Sosyal hizmetlerin iyileştirilmesi
İşsizlerin mesleki niteliksel yeterliliğinin artırılması için, yeni meslek eğitimleri vb. için ayrılan bütçelerin yılda 2 milyar Euro yükseltilmesini talep ediyoruz.
ALG 2 (işsizlik parası 2, Ç.N.), sosyal yardım, kira parası vs. için ayrılan bütçelerin 10 milyar Euro yükseltilmesini talep ediyoruz.
Yeterince Para Mevcut – Sadece Dağılımının Yeniden Düzenlenmesi Gerekli !
Bunların hepsi olanaklıdır. Yeterince para mevcut. Bunlar silahlanmaya akmaktadır. Bu yılki silahlanma bütçesi resmi olarak neredeyse 35 milyar Euro tutarındadır. Savaş Bakanı von der Leyen önümüzdeki 14 yılda ek olarak Federal Ordunun “modernleştirilmesine” 130 milyar Euro harcamak istemektedir. Ekonomi Bakanlığının verilerine göre silah sanayii 2015’de toplam 12,81 milyar Euro değerinde silah ihraç etmiştir.
Yeterince para mevcut. Bu paralar zenginler ve süper zenginler tarafından spekülatif amaçlarla istif edilmektedir. Almanya’da 123 milyarder ve bir milyondan fazla milyoner yaşamaktadır. Bunların sahip oldukları servet 2,4 trilyon Euro’dur. Bu para kaynaklarının dağılımının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Alman Komünist Partisi DKP’nin Talepleri Şunlardır:
Silahlanma bütçesinin hemen yüzde 20 azaltılması ve akabinde her yıl yüzde 10 azaltmanın sürdürülmesi.
Savaş Bakanı von der Leyen’in (CDU) silahlanma planlarının durdurulması.
Federal Ordunun tüm yurt dışı operasyonlarının durdurulması.
Her türlü silah ihracatının durdurulması ve silah sanayiinin tüm kârlarına el konulması.
Yılda 1 milyon Euro’dan fazla geliri olanlara, gelir beyannamesi temelinde, yüzde 2 oranında bir varlık vergisinin tahsil edileceği bir milyoner vergisinin yürürlüğe sokulması.
Sermaye ve şirketlerin kârlarına yönelik üst vergi sınırının yükseltilmesi.
Kendimizi Böldürmeyiz!
Giderek daha fazla insanın sosyal statülerinin gerilemesi korkusuna girdikleri bir dönemde mültecilere karşı nefret körüklenmektedir. Federal Hükümetin mesajı şudur: Kemerlerinizi sıkmalı ve feragat etmelisiniz. Çünkü mültecilerin yol açtığı gider fazlalığı iş, eğitim ve sosyal bütçelerden karşılanacaktır. Büyük Koalisyon bunu yaparken, kimseye hissettirmeden güya başa çıkılamayan mülteci akınlarını gerekçe göstererek iltica yasasını sertleştirmiştir. Savaş bölgeleri güvenli ülke olarak deklare edilmekte ve mülteciler için aile birleşimi olanaksız hâle getirilmekte, toplu sınır dışı etmeler gündeme getirilmektedir. Federal Hükümet bu şekilde, ülkede, mültecilere ve kaldıkları yerlere yönelik gündelik saldırılar ile “Almanya için Alternatif” partisinin seçim başarısı olarak kendisini gösteren yabancı düşmanı ve milliyetçi bir iklimi yaratmaktadır.
Federal Şansölye Angela Merkel (CDU) 2015 sonunda sınırları mültecilere açmış ve kendisini yoksulların hamisi olarak kutlatmıştı. Ancak O’nun politikası kesinlikle ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan insanların çıkarlarına değil, bankalar ve tekellerin çıkarlarınaydı.
İş gücü sayısının artması Alman şirketlerinin işine gelmektedir. Meslek eğitim giderlerinden tasarruf etmekteler, ucuz iş gücüne sahip olmaktalar ve rekabeti sertleştirmektedirler. İşçileri birbirlerine karşı kışkırtmak eski bir yöntemdir.
İşsizlerin, 2010 Ajandası ve Hartz-Sistemi ile hakları ellerinden alındıktan sonra, şimdi de mülteciler ücretlerin düşürülmesi için kullanılmaktadır. Gülünç düzeydeki asgari ücret kaldırılmak ve mülteciler için harcanan giderler gerekçe gösterilerek toplu iş sözleşmelerinin talepleri püskürtülmek istenmektedir. İşçi sınıfının bütününün sömürülmesi daha ileri düzeye yükseltilmektedir.
Gayri menkul sahipleri ve gayrı menkul spekülatörleri de mültecilerden faydalanmaktadırlar. Büyük kentlerde uzun zamandır ve mültecilerden bağımsız olarak, konut kıtlığı söz konusudur. Sosyal konut yapımı, yeterli kâr getirmediği için durdurulmuştu. Lüks konut inşasında ve satışında hızlı kâr yapılabilmektedir. Ortaya çıkan talep şimdi konut piyasasındaki rekabeti elbette kızıştıracaktır Özel mülkiyet hakları ile oynanamadığı için, kısa sürede konut sıkıntısını giderebilecek olan konutlar boş tutulmaktadır. Mültecilerin yerleştirilmesi – az sayıda konuta, ama çoğunlukla spor salonlarına veya çadır kentlere – yerel yönetimlere ve böylelikle yurttaşlara yüklenmektedir.
Alman ihracat sanayii, sınırların ürünler ve hizmetler için açık olmasından faydalanmaktadır. Angela Merkel’in “açık sınırlarının” asıl nedeni budur.
İnsanların işlerini ve konutlarını kaybetme, sosyal yaşam düzeylerinin düşmesi korkusu içinde olmaları bir gerçekliktir. Ancak bunun nedeni ülkemize gelen mülteciler değil, bankalar ve tekeller ile bunların hizmetinde olan Federal Hükümettir. Kendimizi böldürmeyeceğiz!
Savaş, Mülteciliğin Birinci Nedenidir
Ülkemiz dışarıya yönelik savaş yürütmektedir. Federal Hükümet bilinçli olarak mülteciliğin birinci nedeninin savaş olduğunu gizlemeye çalışmaktadır. Bu savaşlar, CDU/CSU, SPD ve Yeşiller politikacılarının sürekli olarak olanaklı kıldıkları ve böylelikle bankalara ve tekellere kârlarını güvence altına almalarını sağladıkları savaşlardır.
Afganistan, Suriye, Libya, Mali – nereye bakılırsa savaş görülüyor. Alman ordusu genelde ve kısmen öncülük yaparak bunlara katılmaktadır. Almanya, 1999’da Yugoslavya’ya karşı katıldığı NATO saldırı savaşından bu yana sürekli savaş konumundadır.
Milyonlarca insan öldürülmüş, sakatlanmış, yaşam olanakları yok edilmiş, mülteciliğe itilmiş durumdadır. Ve de savaş tehlikesi artmaya devam etmektedir. Baş saldırgan ABD’nin öncülüğünü yaptığı ve Almanya’nın da rolünü oynadığı NATO’dur. Emperyalizm Rusya ve Çin’e karşı yönelmekte, bu ülkeleri, hegemonyasını sürdürmek için kuşatmak istemektedir. Böylelikle kızışmanın yangına dönme, hatta nükleer savaşa dönüşme tehlikesi artmaktadır. Savaşları yürüten ve savaşlardan kâr sağlayanların derdi insanlar, hakları veya özgürlükleri değildir. Onların derdi kaynaklar ve hammaddeler, nakliyat yollar, etki alanları ve üslerdir.
Bankalar, silah tekelleri ve büyük tekeller, savaşlardan, çevre felaketlerinden ve yaşam olanaklarının yok edilmesinden kazanmaktadırlar. Silah ihracatının sağladığı kârlar onlar için daha önemli olduğundan, insanlık felaketlerini ve çevrenin yok edilmesini hesaplarına katmaktadırlar. Tüm bunlar insanları göçe zorlamaktadır.
Mültecilere yardım etmek, onlarla dayanışma içinde olmak ve ırkçılara karşı çıkmak isteyenler, savaşa da HAYIR demeli, militarizme ve savaşa karşı ayağa kalkmalıdır!
Sömürü Ve Savaşa Son! Ortak Mücadele!
Ülkemizdeki işsizliğin, sömürünün ve yoksulluğun, yabancı ülkelerdeki savaş ve yıkımın ve mülteciliğin yol açıcıları ve kâr sağlayıcıları bankalar ve tekeller ile bunlara hizmet eden hükümet partileridir. Onlar barikatın bir tarafından durmaktadırlar. Onların karşısında ise –kökenlerinden bağımsız, sömürülenler durmaktadır.
Yukarıdan aşağıya olması gereken yeniden dağılım mücadele ile elde edilebilir. Zenginler, bankalar ve (silah) tekelleri gönüllü olarak hiç bir şey vermezler. İşçileri hakları için mücadeleyi yürüten güçlü ve mücadeleci işçi ve sendika hareketine ihtiyacımız var.
Afganistan ve Suriye’deki savaşlar, Federal Ordunun yurt dışı görevleri sonlandırılmalıdır. Federal Ordunun ve savaş ittifakı NATO’nun lağvedilmelerini talep ediyoruz. Almanya NATO’dan çıkmalıdır.
Biz ABD nükleer silahlarının, uçaklarının ve insansız hava araçlarının Almanya’dan çekilmesi ve ABD ve NATO üslerinin kapatılması için mücadele ediyoruz. Silah ihracatına, silahlanma giderlerine ve silah üretimine karşı çıkıyoruz. Silah üretiminin sivil üretime dönüştürülmesi olanaklıdır ve işyerlerini güvenceye alabilir. Federal Ordunun yurt içinde görevlendirilmesine hayır diyoruz.
Savaş kışkırtıcıları gönüllü olarak hammadde, piyasa ve etki alanları avından vazgeçmeyeceklerdir. İçinde savaş kışkırtıcılarını geri püskürten aktif bir işçi hareketinin bulunduğu güçlü bir barış hareketine ihtiyacımız var.
Savaşa ve sömürüye karşı mücadele ancak birlikte olanaklıdır: Sendikacıların, işçilerin, memurların, hizmetlilerin, işsizlerin, emeklilerin, çırakların, üniversite ve okul öğrencilerinin, göçmenlerin ve mültecilerin ortak mücadeleleriyle! Ten rengi veya köken bizi ilgilendirmez, bizi ilgilendiren hangi sınıfa ait olduklarıdır.