Açık Olan Bir Şey Var Ki; İşçi Sınıfının Devrimcisi Partisi Olmak Kolay Değil!

Açık Olan Bir Şey Var Ki; İşçi Sınıfının Devrimcisi Partisi Olmak Kolay Değil!

Ülkemiz ve dünyada 12 Eylül ve “globalizm” pratik-ideolojik bombardımanıyla sosyalizme yönelik doğrudan savaş sunucu oluşan deformasyon ve yanılgıları, sol içsel tartışmaları koşullardan etkilenmeden, bağımsız-sınıfın bilimi ışığında tartışabilme olanaklarını yaratamadı.

Sol-emek mücadelesinin bilim düzeyine yükseldiği ve Marksizm adıyla anılan dönemi, sınıf mücadelesinin değişimin ana mantığı tespiti üzerinden, dünya ve farklı ülkelerin özgün mücadele gelenekleriyle beslenip yorum getirmesi, giderek sürecin pratiğiyle gelişerek diyalektik ve tarihi materyalizm adıyla anıldı. İşçi sınıfının mücadele pratiği ve bilimsel buluşların ışığında gelişen bu dinamik bilim Lenin’in katkılarıyla yadsınamayacak bir şekilde günümüze de yol gösterici oldu.

Özellikle son otuz-kırk yılda uluslararası emperyalist-kapitalist güçlerin siyasal-ekonomik krizlerine, sosyalizm ve emek düşmanlığı üzerinden yeni yöntemlerle yol arayışları, ideolojik alanda sol anlayışı sistemi içinde tutacak ideolojik argümanları değişen koşullar üzerinden tartışılır duruma getiren kanalları besledi açık tuttu. İlk önce kapitalizmin kalbinde gelişen barış, silahsızlanma ve çevre hareketlerini sınıf mücadelesinden ayırmak, bu alandaki kitlesel eylemleri komünist hareketten ayrıştırma girişimleri, özgün örgütlenmeleri doğasından koparıp besleyerek sistemin içinde tutu. Reel sosyalizmin yıkılışıyla işçi sınıfı dışındaki toplumsal kesitlerin gelişmeye açık zemini giderek Marksizm-Leninizm’e doğrudan saldırıya dönüştürme yolları beslendi. Aslında başka bir yazının konusu olabilecek bu alan çevre, barış, inanç v.b. odaklı taleplerin gündem tutması, demokrasi mücadelesinin vazgeçilmez kanalları olmakta birlikte, sınıf mücadelesiyle eklemlendiği ölçüde nihai sonuca ulaşılacağı gerçeğini gözden uzak tutma çabaları burjuva ideolojik odakların önemli çalışma alanları oldu.

Ülkemiz sosyalist hareketine de yansıyan bu durum kitleselleşme sorunlarının aşılması gibi talepler üzerinden bilimsel sosyalist teoriyi tartışmaya açan; ilk önce Leninizmi Marks ile çatıştıran sonraları Marks’a eleştirel yaklaşımı öğütleyen görüşlerin havada uçuştuğu bir dönem mantar gibi sınıfın partisi adıyla legal oluşumları ortaya çıkardı. Elbette ki işçi sınıfının ilk ortaya çıkışından bu güne değişen fiziki ve bilinç durumu biliminin de gelişiminin temel kaynağı olacaktı. Bilinen bilimsel prensipler üzerinden yapılan genellemeler, özgünlüğü ve değişen koşulları hesaba kattıkça bir dogmaya dönüşmeyecek, sınıf mücadelesine koşuluna uygun çözümler üretecekti. Marksizmi modernist noktadan yeniden yorumlama iddiasında olanlar sonuçla bu bilimin günümüz koşullarına cevap vermediği tespitini açıkça yapabiliyor.

Ne türden olursa olsun deformasyon ideolojik alandan başlıyor. Bu alanda oluşan ufak bir boşluk onarılması güç yaralar açabiliyor. İdeolojide likidasyon olarak adlandırılan uzunca bir dönem kapitalizmin ıslah ettiği uyumlu reformist yapıların boy vermesine zemin hazırlarken, sancılı da olsa işçi sınıfı bilimini kılavuz edinen yapıların yeni deneyimler üzerinden biçim almasının koşullarını da oluşturdu. Marksist-Leninist bilimin bu dönemdeki faaliyeti işçi sınıfının ihtiyaçları üzerinden sapkın akımlara karşı ideolojik mücadeleyi gerektirdi. Bunun yanında bilimsel komünizmin ideolojik ve taktik önermelerini geliştirip somutlaştırmayı zorunlu kıldı. Bu gün sosyalist devrim teorisi üzerine söylenen bir yığın söz bilimsel komünizmin temel prensiplerini yadsıdıkça kapitalist dünyanın duvarlarını aşamayacağı açıktır.

Kapitalizm bir sistem olarak oluştuğundan bu yana, burjuva ideologlar işçi sınıfını siyasal alandan, demokrasi mücadelesine katılmaktan ve burjuva ideolojisinden bağımsız bir sınıf partisi oluşturulması çabalarından uzak tutmanın yollarını aradı. İşçi sınıfı yararına gibi gösterilen sahte çıkışlar ve devrimci lafazanlıklar arkasından burjuva ideolojisini dikte ederken, sınıfı eylemsizleştiren, motivasyonunu bozan sonuçları aşıladı. İşçi sınıfının kapitalist sınırları parçalayıp sosyalizmin gerçek kurtuluşuna yönelecek, burjuva diktatörlüğü yerine proletarya diktatörlüğünün inşa edilmesini bir suç, insan doğasına aykırı olma iddialarıyla elindeki bütün propaganda kanallarını kullandı. Buna karsı proleter örgütlenmeler bu yalan furyasını, ideolojik yanıltmaları emekçi kitlelere deşifre etmenin mücadelesini ertelenmez bir görev olarak her dönemde üstlendi.

İşçi sınıfının mücadele sürecine hükmeden temel kanunların bilimsel veri olarak sistemleşmesi, devrimci teorinin başlıca yanlarının evrensel nitelik düzeyinde geliştirilmesi sınıf mücadelesinin deneyimleri üzerinden biçim alırken, Marksizm-Leninizm’in iradi bir düşünce biçiminden ne kadar uzak olduğunun da göstergesi. Marks daha bin sekizyüzlü yılların ikinci yarısında “devrimci düşüncenin temeli toplumsal ve ekonomik koşullardır” diyordu. Üretilen bütün sapkın düşünceler sistematiğine rağmen, hangi dönemde olursa olsun üretici güçlerin gelişmesine koşut işçi sınıfının tarihsel görevi, köklü devrimci değişimin aracı olarak proleter iktidarın ve partisinin önemi evrensel bir gerçeklik olarak bir an bile aklından çıkarılmamalı…

İşçi sınıfı siyasal iktidarı devrimle ele geçirdiğinde burjuvazinin direncini ezmek, kapitalist devleti param parça etmek görevini üstlenir. Sosyalist örgütlenmenin bu süreci komünizme geçişin zorunlu geçici bir dönemidir Marks’ göre. Kapitalizm’den komünizme geçişin başlıca aracı olan bu dönem sınıf biliminin önemli tespitlerindendir. Proleter diktatörlüğün tarihsel görevi Marksizm-Leninizm açısından bu ölçüde net ve acık tespiti, sınıf adına ortaya çıkan yapıların ısrarla bu ilkeleri reddiye üzerinden teori yapmaları beslendiği kaynakları araştırma zorunluluğunu ortaya koyuyor.

Marksizm-Leninizm’in yüzyılların deneyi ve birikimi üzerinden sistemleştirdiği değişim süreçlerinin önemli yönlerinin prensiplerini, dönemsel ve günümüze cevap veremeyeceği üzerinden belirsiz sulara yelken açan yapıların herhangi bir toplumsal değişimin tutunduğu maddi kaynağı açıklamada çektiği sıkıntıları aşma formülü olarak burjuvazinin kırılgan bir dalına tutunma çabaları hiç de boşuna değil. Günümüzde proleter diktatörlüğü, enternasyonalizm, Leninci parti ve sosyalist devrim teorisini, bağlaşıklar ve ulusal sorun konularına ilişkin programlarında bir satır söz etmeyen “çok zeki” sosyalistler, Marksizm-Leninizm’in, hayali tabutlarını bir serap şeklinde beyinlerinde yansıtarak nereden geldiğini çok net bildikleri şakşaklarla göğüslerini kabartıyorlar. Günümüz sınıf mücadelesi çok önemli bir dönemecini yaşıyor. Bu dönemin gel-gitleri bir bilim olarak Marksizm-Leninizm’e büyük görevler yüklüyor. Marksizm-Leninizm’in temel prensiplerini değişik ülkelerin özgün sınıf mücadelesinin koşullarına uyan noktadan yaratıcı bir şekilde geliştirmek sınıfın partisinin en önemli görevlerinden biri. Kapitalist dünyada sömürü ve gelir adaletsizliğin yüzyıl öncesi koşullara dönüştüğü bir dönemde sınıf mücadelesinin yükselişindeki sorunları araştırmak gibi görevlerin yanında, bilimsel komünizm düşüncesini yaymak, gericiliğin teorik sızmalarına, azgın saldırısının karşısında durabilmenin ve başarmanın vazgeçilmez yoludur.

“İşçi sınıfı davasının bir dini dogma değil, bilimsel bir teori” olduğunun anlatılması bu bilime sırt dönmekle değil, yaşamın her alanına yaratıcılıkla uygulama ve anlamadan geçiyor. Dünyadaki gelişmeler sosyalizmin haklılığını her gecen gün daha da kanıtlıyor. Bütün dünya emekçilerinin yeniden bilimsel komünizme güven besledikleri, (oportünist dalgalanmalara rağmen) günler uzak değil.