ÖZGÜR, BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST BİR TÜRKİYE İÇİN!

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 9 Mart 2018 Tarihli Açıklaması

ÖZGÜR, BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST BİR TÜRKİYE İÇİN!

İşbirlikçi oligarşi maceraya ve kana doymuyor. İşgalci gelenek damarlarına işlemiş. Bunun nedeni ırkçılık ve sömürgecilik özelliğidir. Ülke yirmi aydır Olağanüstü Hal yasaları ile yönetilmeye çalışılıyor. Saray Rejimi diktatörlüktür. Yönetim biçimi faşist yöntemlerdir. Şimdi OHAL koşullarında faşist yöntemler bir faşist diktatörlük niteliğine yönelik kurumsallaştırılmaya çalışılıyor. Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şoven ve en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür. Bu emarelerin tümü şu anda Türkiye’de yaşama geçiriliyor. Gerek içeride ve gerekse dışarıda buna uygun politikalar izleniyor.

Kürt halkına yönelik girişilen inkar ve imha hareketi, ve buna koşut olarak girişilen Afrin işgal hareketi izlenen faşist politikaların bir yönünü oluşturuyor. Diğer yandan işçi sınıfına, emekçi halklara karşı orantısız bir baskı, yasaklama ve sömürü politikası izleniyor. Ülkede ekonominin girdiği çıkmazı örtbas etmek için iç pazar hareketi canlı tutulmaya çalışılırken işgücünü satarak geçinen işçi, emekçi ve yoksullar gırtlaklarına kadar borçlandırılarak pembe hayaller ile bezenmiş bir ülke tablosu çiziliyor. Pembe hayaller ırkçı, milliyetçi söylem ve uygulamalar ile dini hassasiyetlerin amansızca istismar edildiği din sömrüsü ile yaratılıyor. Neki, bu sunni hayaller ekonomik ve politik bunalımın etkisinde uygulanamaz hale gelecektir.

Ekonomik çıkmaz gün yüzüne vurduğunda ve günlük yaşamda hissedilmeye başlandığında bugüne dek kandırılan işçi, emekçi ve yoksullar, kaybedecekleri hiç bir şey kalmadığı için ülkenin her köşesinde ayaklanacaklar ve Saray’a doğru büyük, şanlı yürüyüşlerini başlatacaklar. Bu yürüyüş, direnişin, mücadelenin, sınıf savaşımının yürüyüşü, bir başkaldırı olacaktır.

AKP/MHP-Saray Diktatörlüğü ırkçı ve emperyalist emellerine ulaşamayacak, Orta Doğu’da girdiği süreç onun içinde boğulduğu bataklık olacaktır. CHP, BBP, VP’leri bu macerada burjuvazinin yedek gücü partiler olarak AKP/MHP-Saray Diktatörlüğü ile aynı cephede yerlerini almışlardır. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Afrin işgalini selamlaması onları diktatörlüğün tüm suçlarına ortak etmektedir.

Türkiye tekelci burjuvazisi işbirlikçidir. ABD ve AB emperyalizminin topraklarımızdaki temsilcileridirler. AKP/MHP-Saray Diktatörlüğü’nün tüm uygulamaları ABD ve AB emperyalistlerinin politikaları doğrultusundadır. Afrin işgali ve Kürt halkına yönelik ırkçı sömürgeci politika ile ABD ve NATO stratejilerinin bir çelişkisi yoktur. Yaşadıkları çelişkiler ve diplomatik atışmalar çıkar çelişkilerinden kaynaklanmaktadır. Değilse ideolojik ve politik hatta varolan bir ayrımı işaret etmemektedir. Türkiye bugün Orta Doğu’da ABD ve NATO’nun işgalci, sömürgeci savaş politikalarını uygulamaktadır. Bu nedenle ULUSAL BAĞIMSIZLIK şiarı, BARIŞ, DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK ve SOSYALİZM hedefleri ile birlikte ele alınmalıdır.

İşçi sınıfımızın BARIŞ, DEMOKRASİ, ULUSAL BAĞIMSIZLIK, ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM mücadelesi Kürt halkının özgürlük ve eşit haklar mücadelesi ile BİRLEŞİK yürütülecek bir mücadeledir. Egemen sınıfların diktatörlüğünün Türk halkını ve diğer uluslardan emekçi halkları Kürt halkına karşı kışkırtması birleşik mücadelenin önünü almayı hedeflemektedir. İşçi sınıfının devrimci güçleri bu oyunu bozacaklardır.

Güncel olan faşizmin kurumsallaştırma mücadelesi veren AKP/MHP-SARAY Diktatörlüğüne en geniş anti-faşist, anti-emperyalist, barıştan, demokrasiden, bağımsızlıktan, özgürlükten yana olan güçler ile sosyalizm güçlerinin birlikte davranması, eylem ve güç birliği oluşturmalarıdır. Ancak bu birlik sadece örgütler arası ilişkiler temelinde tepeden oluşturulamaz. Bu nedenle iş ve üretim alanlarında, işçi yatağı mahalle ve semtlerde taban çalışması yürütülmesi ve tabanda işyeri ile yerel sorunlar temelinde birlikteliklerin örülmesi gerekmektedir. Rejim ile diktatörlük ile NESNEL olarak çelişkisi olan tüm halk kitlelerinin karşı karşıya gelmelerinin sağlanması bu alanda tutulacak ANA HALKA olmalıdır. Savaşa, işgale karşı, ABD emperyalizminin sömürgeci projelerine karşı, işçi ve emekçilerin sosyal haklarının kısıtlanmasına karşı, iş güvenliği yasalarının uygulanmamasına karşı, yerel belediyecilik alanında yaşanan sorunlara karşı, kadınların ayrımcılığa tabi tutulmasına karşı, Alevilerin kültürel haklarının eşitsizliğine karşı, Kürt halkının asimilasyonuna karşı, çocukların eğitim ve öğrenimde karşılaştıkları sorunlara karşı ele alınabilecek bir dizi konu vardır. Bu sorunlar temelinde oluşturulacak, her yerde farklı da olabilecek istemler temelinde tabanda sağlanacak birliktelik ve örgütlenme ülke çapında çakılacak kıvılcımın yerel ve üretim birimlerindeki besleyici damarlarıdır.

Devrimciler, sosyalistler ve komünistler çok daha geniş katmanları içerecek bu tür bir çalışmayı her alanda yürütürken kendi aralarında da birlikte hareket etmenin, eylem ve güç birliği geliştirmenin koşullarını yaratmış olacaklardır. En geniş kesimleri kucaklayacak İŞÇİ VE HALK MECLİSLERİ geleceğin ÖZGÜR, BAĞIMSIZ, DEMOKRATİK, SOSYALİST TÜRKİYE’sinin yerel yönetim organlarının nüveleri olacaktır. Bu sürecin yürütülmesinin teminatı TKP’dir. Kristal gibi net bir politik ve stratejik hatta sahip olan partimiz, kitleler arasında parti çalışmasının bize kazandırdığı tüm yetenekler ile tüm demokratik muhalefet güçlerinin bu temelde birlikte yürümelerinin teminatıdır.

Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komitesi
9 Mart 2018